YERLİ ÜRETİM
Çiftliğimiz Hakkında

İMMUNAT AR-GE ÇİFTLİĞİ

Çiftliğimiz, Türkiye’nin ilk ve tek Bitkisel İlaç Üreticisi İmmu-Nat Bitkisel İlaç A.Ş. tarafından Milas’ın Dörttepe Mevkiinde 15 dönümlük bir arazide kurulmuştur.

Çiftliğimizde, bitki ekstraktları karışımlarından oluşan, takviye edici gıdalarda kullandığımız şifalı bitkilerin üretimi yapılmaktadır.

Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Tarıma Dayalı Sanayi Projesi olarak adlandırdığı ve projenin Araştırma – Geliştirme merkezi olma özelliğini taşıyan çiftliğimiz, doğadan aldığını doğaya geri vermeye dayalı, çevreci bir sistemle kurulmuştur.

Doğanın armağanı olan bitkilerin üretiminden itibaren başlayan süreç, topraktan fabrikaya olan serüven ile noktalanmak yerine, hayata geçtiği topraklara geri dönerek, çiftlikte yaşayan canlılara yem, toprağa gübre ve en nihayetinde yeni bitkilere toprak olana kadar bir döngü ile ilerliyor.

Çiftlik Projesi

Adnan Akar

İmmu-Nat Bitkisel İlaç A.Ş. Genel Müdürü & Dörttepe Çiftliği Kurucusu

Doğanın ve doğallığın kıymetini insan olarak bu zamana kadar bilemedik. Çok hızlı bir şekilde tüketip, bize verdiği nimetleri daha çok ürün almak adına zamanla genlerini değiştirip bizlere verdiği faydayı asgari seviyelere indirdik. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek bitkisel ilaç, takviye edici gıdaları tamamen doğadan alıp, belirli oranlarda bir araya getirerek şişeledik ve İmmu-Nat Markasıyla herkesin ihtiyaçlarına, sorunlarına çözüm sunduk.

Bunu yaparken her zaman kendi bitkilerimi üretip, kaynağından %100 emin olmanın peşindeydim. Tüm birikimlerimi ve zamanımı bu amaca yönelterek, araştırmaya başladım. Milas Dörttepe’de 15 dönüm olan bu araziyi buldum. Ancak üretim için arazinin bulunması yetmediği gibi, bitkilere doğal ve sağlıklı ortamlarını sunmak bu işin en önemli adımıydı. 15 dönüm araziyi almıştım ama aldığım fiyatın 2 katını hatta daha fazlasını burada üretim yapabilmek için toprak oluşturmaya harcadım.

Bildiğiniz üzere bir toprağın oluşması için kayalari mineraller gibi ana materyalleri, iklim, organizma, topoğrafya ve zaman oldukça önemli. Ancak bizim kaybedecek zamanımız olmadığından öncelikle buna zemin oluşturmak için kamyonlarla mıcır, kum, kil taşıyarak bir tekstür yarattık. Bu toprağa dikilecek tohumların hepsini tek tek gidip atalarımızın ektikleri tohumları toplayarak üretime başladık. Üretimlerin sadece bitkilerle sınırlı olmaması gerekiyordu. Burası her şeyin organik, atalarımızın ürettiği, genetikleri değişmemiş canlıların da olduğu bir çiftlik olmalıydı. O nedenle bulabildiğimiz sağlıklı tavuk ve küçükbaş hayvanları da çiftliğimize aldık. Hiç birini yem ile beslemiyoruz. Doğal olmayan hiçbir şeyi yemiyorlar. 3 nesil sonra onlar da yabancı organizmalardan arınmış olarak en doğal halleri ile çiftlikteki yerlerini alacaklar.

Burada ürettiğimiz ürünleri Yalıkavak’ta bulunan fabrikamıza yolluyoruz. Türlerine göre, uygulanacak işlemlerin sonrasında tekrar posa olarak çiftliğe geri getiriliyor. Burada tekrar işlemden geçerek çörek otu, üzüm çekirdeği keten tohumu, devedikeni tohumu ve tüm tohum guruplarından yağları alındıktan sonra çıkan posaları birleştirip, harmanlayarak tavuklara ve koyunlara yem oluyor, en son da toprağa dökülerek, gübre olarak toprağı beslemek için gerekli sürece başlamış oluyorlar.

Bu nedenle biz bu projeye “Sıfır Atık” adını veriyoruz. Bu çiftlikten asla çöp çıkmıyor. Her çöp dönüştürülerek, doğaya geri kazandırılıyor.

Biz sürekli daha iyi, daha doğal ve sağlıklı olanı araştırırken, bir yandan da son dönemde en büyük tehdit olan kuraklıkla da mücadele etmemiz, önlemlerimizi almamız gerekiyor.

Bu çiftlikte vahşi sulamanın önüne geçmek için ürünlerimizi saksılarda yetiştirmeye başladık. Bu nedenle ekimini gerçekleştirdiğimiz tohumların kimisi hazırladığımız toprak havuzlarda, kimisi de saksılarda boy gösteriyor. Damlama sulama ile hem daha az su tüketip, hem de daha iyi ürün almamız bu konuya daha da ciddi eğilmemizin önemini gösterdi.

Bu yıl, özellikle küresel ısınmanın ciddi etkilerine hep birlikte şahit olduk. Orman yangınlarının yanı sıra, tarımla uğraşan herkes, ürünlerinin bir anda boyunlarını büktüğüne, çiçeklerin döküldüğüne şahit oldular. Çiçeklerin dökülmesi, bu yıl ürün olmayacağının veya daha az ürün elde edileceğinin ilk sinyaliydi. Bu nedenle seralarımızda da, toprak alanlarda da bitkilerimizi koruma altına almak zorunda kaldık. 1 derecelik ısınma ekolojik olarak bir felaketin sinyalini verirken, önümüzdeki yıllarda bunun 2 derece daha artacağı ön görülüyor. Bu da daha çok yangın, daha büyük kuraklıklar ve sel baskınları demek. Hepimiz buna göre önlemlerimizi almalıyız. Üretim için de, seller için de, yangınlar için de bu önlemleri almamız kaçınılmaz.

Doğal üretim yaptığımız bu çiftlikte her şeyi doğal yollarla, kimyasal maddelere başvurmadan çözmemiz gerekiyor. Yabani otlardan kurtulmak için günümüzde çiftçiler kimyasal maddelere başvurup, toprağın yapısını ve tohumların gelişimine müdahale ederek sağlıksız gıdalar üretiyorlar. Biz ise o işi tavuklara ve koyunlara yaptırıyoruz. Onların gezindiği yerlerde ne bir ot, ne de haşerat kalmıyor. Üstelik doğal yollardan onlar da gıdalarını almış oluyorlar.

Biz bu çiftliği aslında gelecek nesiller için kurduk. Ata tohumlarının, genleri değiştirilmemiş tavukların horozların, canlıların numunelerinin yaşadığı bir çiftlik olmak için varımızı yoğumuzu buna ayırdık. Hedef dünyanın geleceği ise, bunu bizler gelecek nesillere devrettiğimiz doğru projelerle sağlayabiliriz. Eğer çocuklarımızı, onların çocuklarını, torunlarını düşünüyorsak, zaman hepimizin elini taşın altına koyma zamanı. Hepimiz üstümüze düşen bu görevi yerine getirerek, bizden sonraki nesillere doğru bir mirası teslim etmemiz gerekir.“

Bodrum’da kurduğu tesisler ve yaptığı yatırımlarla ilklere imza atan Adnan Akar, İmmu-Nat markasıyla ürettiği ürünlerle insan sağlığına katkı sağlarken, kendi ekosistemini sağlayan çiftliğiyle de Türkiye ve dünyaya da örnek bir modeli hayata geçirerek, atalarımızın kullandığı yöntemlerin alternatif üretimde yer almasını da sağladı.